Aşağıda Türkiye’nin farklı yöreleri ve halk kültürlerinde yaygın olan bazı inanışlar:
* Bazı halk inanışlarında, evine karınca giren kişinin evine “işaret” geleceğine, rızkın artacağına, misafir geleceğine inanılır. (Net bir kaynakla “7 işaret” şeklinde değil)
* Genel olarak “uğurlu sayılan durumlar” kategorisinde hayvanların evlere gelmesi bazı bölgelerde olumlu yorumlanır.
* Örneğin “bir eve bal arısı girerse o eve iyi haber geleceğine inanılır.” gibi sözler halk arasında yaygındır.
* Bazı yörelerde evin içine böceklerin (özellikle karınca gibi küçük canlıların) gelmesi, o evin “açılacağı”, yeni başlangıçların olacağı ya da haneye nimetin gireceği yönünde yorumlanır.
Bu inanışlar çoğunlukla sözlü kültürden gelir ve yöreden yöreye farklılık gösterir.
Tasavvufî düşüncede hayvanlar, özellikle karınca gibi küçük canlılar sembolik değer kazanabilir:
* Karınca, çalışkanlık, fedakârlık, düzen ve topluluk duygusuyla ilişkilendirilir.
* “Karınca basmaz efendiler” gibi kitaplar (örneğin Şerif Yusuf’un “Karınca Basmaz Efendiler”) bu tip sembolik anlatımlarla insanın iç âleminden, tevazu ve hizmet anlayışından bahseder.
* Karınca ayak sesi dahi duyulmayan bir yaratık olmasına rağmen, onun tavrı, sabrı, toplumsal düzeni tasavvufî öğütlerde metafor olarak kullanılır.
* Bazı tasavvufî metinlerde, küçük bir karıncaya bile dikkat etmek, Allah’ın bütün yaratılışına saygı göstermek gerektiği vurgulanır.
. Kritik Bakış: İnanç ve Delil Dengesi
* Dinî açıdan, bir olaydan (örneğin evine karınca gelmesinden) doğrudan “7 işaret” çıkarmak, delilsiz cephesi kuvvetli değildir.
* Bu tür inanışlara bağlanmak, insanların önceden belirledikleri mesajları rastgele olaylara uydurmasına (tafsir-i keyfî) yol açabilir.
* Sünnet ve akıl çerçevesinde, doğada karşılaştığımız her durumun mutlaka bir işaret olduğu çıkarımı doğru olmaz.
* Tasavvufta işaretler “gönül gözüyle” yorumlanır; dış olaylar sadece vesile olur. Yorumlar kuldan kulda değişebilir.