u kağıttaki adam üç senedir her ayın 5’inde bizim eve gelirdi. Ne lazım ise bırakır giderdi. Ama bu ay gelmedi.
Bana bir gün demişti: Eğer bir gün gelmezsem, sen gel beni bu kağıt ile bul... Bu ay gelmedi de. Evde torunlarım da açız deyince, bindim otobüse. O da bıraktı ana yolda, yürüyorum bulurum belki diye’’. Bulduk fabrikayı, yanaştık kapısına. Teyzeyi arabada bıraktım.
Güvenlik görevlisi kardeşimize kağıdı uzattım. Durumu kısaca anlattım. Meğer fabrika sahibi kalp krizi geçirmiş. Geçen hafta vefat etmiş. Kızı ya da oğlu yok mudur görüşsünler teyze ile dedim.
Kızı varmış fabrikada, güvenlikçi kardeş telefon etti. Ama kızı görüşmeyi kabul etmedi. Dönüyorum arabaya ama şimdi ben teyzeye ne diyeceğim. Cebimde beş kuruş yok ki vereyim. Neyse bindim arabaya ama..
Bindim arabaya, anlattım teyzeye ne olduysa. Önce üzüldü, sonra güldü. Olsun dedi. Kısmeti olan verir, nasibi olanda evinde pişirir.
Az ötede bir yere uğrayacağım, benimle gelirsen seni de eve bırakırım dedim. Olur dedi. Zaten anayola bile nasıl gidecek bilmiyor idi. Alacaklı olduğum firmaya girdim. Patronları ile görüşüp, umutsuzca paramı istedim.
Durumlarının bozulduğunu, ama şimdi tekrar işlerin açılıp yolunda olduğunu üzüntüden, mahcubiyetinden ve parasız geçen günlerden dolayı işyerine gelmediğini, şimdi ise herkese borcunu ödeyip helallik istediğini ve işlerine devam ettiğini anlattı.
Muhasebe müdürü bir bayanı çağırıp,
Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.